Giriş
Küreselleşme ve Sporu birlikte değerlendirebilmemiz için, önce bu iki
kelimenin, ayrı ayrı kavram olarak içeriğine bakmalıyız.
Küreselleşmenin Tanımı
Kavram olarak “küresel” (global) sözcüğünün kökeni, 400 yıl öncesine gitse
bile, “küreselleşme” (globalization), oldukça yenidir. İlk olarak 1960’larda
ortaya çıkan küreselleşme kavramı, 1980’lerde sıkça kullanılmaya başlanmıştır. 1990’lara gelindiğinde de, bilim adamlarının önemini kabul ettiği
anahtar bir sözcük haline gelmiştir.
Günümüzde küreselleşme konusunda çok geniş bir literatür oluşmuştur;
ancak sosyal bilimlerin bir çok alanında görüldüğü şekilde, küreselleşmeye
ilişkin birbirinden tümüyle farklı yaklaşımlar ortaya çıkmıştır. Küreselleşmenin ortak bir tanımının yapılması güç görünmektedir. Ancak küreselleşme
konusundaki, birbirine alternatif olabilecek çeşitli tanımlardan bazıları
şöyledir;
Küreselleşme, dünyada birçok ekonomik, finansal, politik, ulusal güvenlik,
çevresel, sosyal, kültürel ve ulusal eyaletler arası teknolojik bağlantılar,
piyasalar ve bireyler yoluyla kıtalararası mesafeleri birbirine bağlayan bir ağ
olarak tanımlanmaktadır (13). Veya William GREIDER tarafından yapılan
daha içsel ve tasviri bir şekilde: “Küreselleşme, harikulade bir makineye
benzer. İmha ettiklerinin karşılığını alır. Modern ziraatin makineleri gibi
büyük ve hareketlidir. Fakat çok karmaşık ve güçlüdür. Koşarcasına sahalar
açar ve sınırları önemsemez. Hareketlilik devam ettiğinden, makine,
arkasında büyük tahribat izleri bırakırken, aynı zamanda büyük miktardaki
refah ve zenginliği beraberinde getirmektedir. Zengini daha zengin, fakiri
daha fakir yapmaktadır. Fakat direksiyonda kimse yoktur. Hızını ve yönünü kontrol eden bir iç dinamiği veya direksiyonu olmayan bir makine.. Olabildiğince özgür ve de sınırsız (Bu durum temelde onun kendi içsel istekleriyle
yönlendirilmiş gelişme hareketi tarafından sürdürülmektedir). Makine,
dünyayı yeniden yapılandıran, kendi kendine işleyen, bir ekonomik sistem
daralması oluşturan, zorunlu global endüstriyel devrimin zorunlulukları
tarafından yönetilen modern kapitalizmdir. Bir başka yazara göre küreselleşme; “Kumanda ekonomisinin küçülmesi, devletin bütün sosyal ve
ekonomik işlevlerinden vazgeçmesidir. Bunun yanında bir de pazarın dünya
ölçeğinde büyümesi, ulusal sınırların dışına çıkması, dünyanın tek pazar
haline gelmesidir ” (13).
Açıkça, Küreselleşme; ulusal devlet politikalarıyla ilişkili, dünya insanlarının günlük yaşamlarında daha fazla önemli olan, insanların, sermayenin ve
uluslararası serbest mal hareketliliğinin oluşturduğu global piyasa güçlerinin
yer aldığı bir dünya tasviridir.
Bu anlamda, sporu da küresel açıdan ele almadan önce kelime olarak ne
anlama geldiğini açıklamak ve tanımlamak yararlı olacaktır.
Sporun Tanımı
Spor kelimesi İngilizce'nin yardımıyla dünyaya yayılmış olsa da, ingilizce
bir kelime değildir. Latince dağıtmak, birbirinden ayırmak anlamına gelen
“Disportere” veya “Deportere” kelimesinden doğmuştur. Bu şekilde kullanılan sözcük zamanla aşınmaya uğrayıp “Disport” şeklinde kullanılmaya
başlanmıştır. 17 y. y.’dan itibaren de “Sport” şeklini almıştır. Türkçe'mizde
uluslararası dil etkileşiminden etkilenerek “Sport” kelimesini de zenginliğine
katmış, okunuşu gibi “spor “olarak kullanılmaya başlamıştır (2).
Spor, sporla uzaktan veya yakından ilgilenen bir çok insan tarafından çeşitli
anlamlarda kullanılmış ve sporun değişik tarifleri yapılmıştır. Bunlardan
bazıları şunlardır;
Spor tek başına veya toplu olarak yapılan, kendine özgü kuralları olan
genelinde bir yarışmaya dayanan bedensel ve zihinsel yetilerin gelişimini
sağlayan eğitici ve eğlendirici uğraştır. Spor, ferdin doğal çevresini beşeri
çevre haline çevirirken elde ettiği kabiliyetleri geliştiren, belirli kurallar
altında araçlı veya araçsız, ferdi veya toplu olarak boş zaman faaliyeti
kapsamı içinde veya tam zaman olacak şekilde meslekleştirerek yaptığı
sosyalleştirici, topluluğu bütünleştirici ruh ve fiziği geliştiren rekabetçi,
dayanışmacı ve kültürel bir olgudur (6). Spor, insanların yaradılışında bulunan saldırganlığa karşı barışçı rahatlama
imkanları veren, saldırganlık duygusunun denetim altına alınması için uygun
bir yarışma ortamı hazırlamaktır. Benzer şekilde; spor, egzersiz ve oyunun
becerikli bir surette düzenlenmesinden doğar, bize en temiz duyguları verir.
Hakiki spor insanı geliştirecek onun bedeni ve ruhi bütün kabiliyetlerini
meydana çıkarabilecek en birinci vasıftır. Spor, ulusal birliği örgütleyen bir
eğitim aracıdır. Spor, kitlenin afyonudur, çeşitli siyasi görüş ve düşüncelerdeki insanları, devletleri bir araya getiren onları bir amaç tarafından
birleştirebilen bir olgudur, diyenler olduğu gibi onu toplumsal bir ihtiyaç
olarak tanımlayanlar da vardır. Bazı insanlar sporu sağlıklı yaşamanın sırrı,
bazıları motivasyonları yönünde bir hareketler topluluğu, bazıları da zaman
zaman savaş veya reklam aracı anlayışına sahip olmuşlardır. Bu anlayış
doğrultusunda sporu tarif etmişlerdir (2).
Spor sosyolojisinde hareket noktası sporun bir başka ifade ile sportif
faaliyetlerin spor olayının bizzat kendisidir. Toplum içinde ortaya çıkış ve
özellikleri ile yerine göre bir olay, yerine göre de bir olgu niteliği taşıyan
spora toplumun bütünü içinde yaklaşmak; daha uygun olabilir. Spor çağımız
insanının toplumsal yaşamına derinlemesine girmiş ve toplumsal yapıya göre
biçimlenen bir olgudur. Bu bağlamda spor sosyolojisi; spora önemli ve
sürekli bir olgu olarak yaklaşan ve sporu sosyal karakteristikleriyle açıklayan, sporu toplumsal bir kurum ve toplumsal bir sistem boyutuyla inceleyen
bilim dalıdır (3).
Spor toplumdaki en yaygın kuruluşlardan biridir. Şüphesiz ki spor en dar ve
geniş anlamıyla insan yaşamında ve toplum sağlığında önemli yer tutan
olaylar kümesidir (10).
Küreselleşme sürecinin ortaya çıkmasında çok sayıda faktörün etkisi
olmuştur. Bu faktörleri ana başlıklarıyla üç grupta toplamak ve sporun bu
faktörler içerisindeki etkisini değerlendirmek mümkündür. Bunlardan
birincisini teknolojinin etkisi, ikincisini ideolojik faktörler, üçüncüsünü ise
ekonomik faktörler oluşturmaktadır.
Teknolojik Gelişmeler
Aslında toplumsal süreçleri sadece teknolojiye indirmek aşırı basitleştirme
olur. Ancak teknolojik determinizme yönelik eleştirileri saklı tutarak,
küreselleşme üzerinde teknolojinin etkisini inkar etmek de mümkün değildir.
Özellikle 1980’li yıllardan itibaren enformasyon teknolojilerinin yaygınlık
kazanması, dünyada mesafe kavramının eski anlamını ortadan kaldırmıştır.
Bu durum küreselleşme bağlamında belki de ilk etkisini finans piyasalarında hissettirmekle birlikte, bu etki günümüzde spor dahil çok daha geniş bir alana yayılmıştır.
Teknoloji, küreselleşme sürecinde yeterli koşul değildir; ancak olmazsa
olmaz koşuldur. Günümüzde olağanüstü bir hızla ucuzlayarak yaygınlık
kazanan enformasyon teknolojileri, uluslararasındaki değişim/etkileşim sürecinde, küresel dönüşümü hızlandırmaktadır. İletişim ve bilgisayar gücündeki
patlama, küresel mali piyasaların gelişimine ivme kazandırdığı gibi, sanal
müsabakaların da yapılmasında önemli yer edinmiştir. Nitekim uluslararası
sportif TV -radyo kanalları spor kitleleri yaratmakta ve kitleleri bilgilendirme konusunda önemli görevler üstlenmektedir. Asya’da yayın yapan Star
TV, İngiltere’deki BSkyB ve Eurosport gibi kanallar, sportif yayınlar
yapmaktadırlar (12).
Kitle iletişim araçları içerisinde, sporun güncel olarak takip edilmesinde,
etkin bir yere sahip olan televizyon yayınları çeşitli spor organizasyonları
sırasında milyarlarca insan tarafından takip edilmektedir. Günün her saatinde
izleyicilerine spor programları, yayınları vererek izleyicilerin dikkatini
sürekli canlı tutmaktadır. Televizyonlar haber, görüntü organı olmaktan öte
spor kulüplerinin kazançlarına önemli oranda katkı sağlayan benzetmek
gerekirse altın yumurtlayan tavuk gibidir. Televizyonların dünyanın her
yerindeki spor karşılaşmalarından haber vermesi de sporu bölgesel nitelikten
çıkarıp evrensel özellik kazanmasını sağlamaktadır. Çeşitli sporcuların
şöhret ve popüler olmasını sağlamaktadır. Televizyonların bir çok fonksiyonu yanında sporcuların ve kulüplerin reklamını yapması taraftarların
maddi ve manevi desteğini arttırarak devam ettirmektedir ve yeni taraftar
kazandırması kulüplerin gelirlerini olumlu yönde etkilemektedir (4).
Teknolojik gelişmeler aynı zamanda sosyo-kültürel alana da etki etmektedir.
Teknolojik küreselleşmenin sosyo-kültürel boyutu, zevkler, renkler, giyimler, gelenek ve inançların belki de isimlendirilmeyen bir tarzda kimliklerle iç
içe girmesidir, denebilir. Bu anlamıyla buluşturulabilen bir kimlikler
manzumesi, küreselleşmiş bir dünya ile Fukuuama’nın arzulayıp öngördüğü
tarihin sonunu yazacak, ya da aksi halde uyarlanmış alternatif teori Samul
Hungington’un uygarlıklar çatışması olacaktır. Belki de bu yüzden Amın
Malouf ölümcül kimlikler derken, saklanılması gereken, ancak uğuruna
ölmeyi gerektirecek kadar mücadele edilmemesi gereken kimlikler olarak
sunacaktır kimlik tanımlarını (8).
Teknolojik gelişmeler aynı zamanda kullanılan sportif saha ve malzemelerin
içine de girerek, daha ergonomik olmalarında önemli rol oynamaktadır. Teknolojiden nasibini almış yeni sportif malzemeler, yeni rekorlar kırılmasına
izin vermiştir. Bu süreç, günümüzde de hızlanarak devam etmektedir.
İdeoloji Faktörü
Öncelikle siyasal alanda küreselleşmeyi inceleyecek olursak; Siyasal
sınırların bir ülke üzerinde mutlak otorite gücünü yitirmesi, en azından bu
gücünü paylaşıma açması, yönetim sistemlerinin karşılıklı etkileşim içerisine
girmesi, bu süreç sonunda da demokrasi, insan hakları ve özgürlükler temelinde dış müdahalelerin yoğunluk kazanması ya da en azından bu müdahalelerin ön kabulü ve uluslararası hukukta meşru- kabul görebilir- bir sav
olarak kabullenilmesi, ulus devlet ve bu kuruma ait sembol ve kutsalların
silinip ya da tartışılarak, çok uluslu – çok etnisiteli - çoğulcu bir sosyal motif
haline girmesidir. Böylelikle çoğulcu ve sivil toplumcu bir yapı öngörülmektedir (8).
Birleşik Amerika Devletleri’nin liderliğinde bir batı dünyası ve Sovyetler
Birliği'nin liderliğinde bir doğu dünyası arasındaki rekabet 1945 yılından
1989-1991 yılları arasındaki yıkılma sürecine kadar dünyadaki her şeyi
belirledi. Çift kutuplu dünya, iki kamp arasındaki rekabete dayalı, kültürü,
sanatı, sporu, edebiyatı, ve tabii ki teknolojisini, askeriyesini, siyasetini
rekabet üzerinde kurmuş olan dünya idi. Spor aslında bu devirlerde, iki
kutup arasındaki gücün ve rekabetin savaşsız ortamda sınanmasında önemli
rol oynamıştır, çünkü sportif yarışmalar, sonucu ölüm olmayan savaş
demekti. İki kutubun Uluslararası Olimpiyat ve arenalardaki başarıları,
aslında kendi sistem, teknoloji ve taraftarlarının başarısı olarak algılanmakta
ve bu dönemlerdeki sportif etkinlikler devletlerin özel teşvikleri altında idi.
Sportif başarılar, sistemlerin başarısına mal edilmekte, spor ise rejim ve
ülkeler tanıtımı için etkili bir araç olarak görülmekte idi.
Sporun siyasileşmesi terimi ile, milli devletlerin uluslararası rekabetin, güç
gösterisinin ve toplumsal birlik ve dayanışmayı sağlamanın bir aracı olarak
spordan yararlanmaları durumunu kastediyoruz. Sporun siyasal bir araç
haline gelmesi XX. yüzyılda nasyonal sosyalizm ile başlamış; daha sonra
benzeri politikalar komünist ülkeler tarafından da uygulanmıştır. Ama bu
olgunun kökleri XIX. yüzyıl başlarına uzanmaktadır. O dönemde Alman
cimnastiğinin, disiplin ve kahramanlık duygusunu geliştirmek üzere halk
eğitiminin bir parçası olarak görüldüğü; asıl amacının Napolion’un Avrupa'ya yayılmasını önlemek olduğu bilinmektedir (5).
Doğu Almanya’da Spor Sosyolojisi hedefi şu olan parti yönetiminin bir
aracıydı: Sporun yardımıyla sosyalist kişiliğin oluşturulması, komünist ideolojinin desteklenmesi ve yayılması; özellikle elit sporu kapsayan ve planlamasıyla yürütülmesini iyileştiren bilgilerin elde hazır olması. Örneklemek
gerekirse Spartakiade yeminine bakmakta fayda var; Doğu Alman Cumhuriyeti’nin 11. Çocuk ve Gençlik Kış Sporları Spartakiadesine katılan yarış-
B. Atasoy & F. Ö. Kuter / Eğitim Fakültesi Dergisi XVIII (1), 2005, 11-22
17
macılar olarak: “Genç yurttaşlar olarak tüm gücümüzü Alman Demokratik
Cumhuriyetinin, sosyalizmin ve barışın devamı için harcayacağımıza;
okulda, işte, yurt savunmasında ve sporda olanca gücümüzle çalışacağımıza
ve Alman Sosyalist Birlik Partisinin 11. Parti Kongresinde alınan kararların
gerçekleştirilmesine yardımcı olacağımıza yemin ederiz. Dürüst sportif
yarışmayla gücümüzü ölçeceğiz ve sporun ve sosyalist yurdumuzun şerefini
korumak amacıyla zafer için savaşacağız” (11).
Nitekim 1936 Berlin Olimpiyatları tüm oyunların en görkemli organizasyonu olarak kabul edilir. Çünkü Nazi felsefesini dünyaya anlatmada faydalı
olacağı düşünülmüştür. Naziler Nordic Superiti Oriti diye adlandırdıkları,
Alman ırkının üstün olduğunu savunuyorlardı. Bu olimpiyatlarda 100 m
finalinde zenci Jesse Owens birinci gelerek tribünleri ayağa kaldırdı.
Hitler’in ilk günün şampiyonlarını kabul ettikten sonra Owens’ı kabul etmemesi ırkçılığın gerçek yüzünü ortaya koydu ve büyük yankı yarattı (7).
1940’lara doğru Avrupa’da esen nazizim rüzgarı ülkemizi de etkilemiştir.
Halkevlerinin yayın organı olan “Ülkü” dergisinde "sporda devletçilik'' fikri
ortaya atılmış; 1938'de çıkarılan Beden Terbiyesi Kanunu'nun 4. maddesi ile
gençlerin kulüplere girmeleri ve boş zamanlarında beden terbiyesine devam
etmeleri "mecburi" kılınmıştır; bu kanun maddesi ancak 1961 Anayasası'nın
getirmiş olduğu özgürlüklerine aykırı bulunarak 1964 yılında iptal edilebilmiştir (5).
1976 Montreal Olimpiyatları’nda-22 Afrika ülkesi Guyana oyunları boykot
etmiştir. Tayvan (Milliyetçi Çin) organizasyon komitesini Çin Cumhuriyeti
olarak tanınmadıkları için boykot ettiler. 1980 Moskova Olimpiyatları’nda65 Ülke SSCB’nin Afganistan işgalini bahane ederek bu ülkeyi boykot etti.
1984 Los Angeles Olimpiyatları’nda- Doğu Bloku Ülkeleri güvenlik gerekçeleri ve Anti-Sovyet etkinliklerini ileri sürerek boykot kararı aldılar. Bu
olimpiyatlara yalnız Romanya katıldı. 1988 Seul Olimpiyatları’nda Naim
Süleymanoğlu başarılı olup “Time” dergisine kapak oldu. Aynı yıl Avustralya dünya şampiyonasına katılan ünlü sporcu Türkiye’ye Bulgaristan
makamlarından gizlice sıyrılarak iltica etti (7).
Soğuk savaşın bitmesi Sovyetler Birliği'nin çökmesidir. Özellikle Doğu
blokunun yıkılması sonrasında liberal piyasa ekonomisine, dolayısıyla ABD
ve kapitalist düzene yönelik güven duygusunu artırmıştır. Doğu Blok
ülkelerinin, ekonomik ve iktisadi alanlarda başarısızlıklarını örtmek, hala var
olduklarını, güçlü olduklarını ispatlamak için, sporu bir zemin olarak
kullanılmışlardır. Nitekim spor kitleleri harekete geçirmekte, ülkelerdeki
çeşitli siyasi görüş ve düşüncelerdeki insanları, bir araya getirmekte, onları
bir amaç etrafında birleştirmektedir. Bununla birlikte günümüzde kapitalist sistemlerin özellikle “Amerikan”
sermayesinin yaratmış olduğu marka ve semboller tüm dünyayı sardı. Tüm
bunlar sporun evrensel kimliği ile diğer kültürlerin içerisine nasıl girdiklerine dair birer örnektir. Spor malzemelerindeki markalar, ekonomik
koşullara bağlı olarak ilk önce küreselleşenlerdendir. Nike, Adidas, Le Coq
Sportif, Willson, Slazenger ve b.g... markalar artık dünyayı sarmış vaziyettedir. Uluslar artık farklı toplum ve kültürlerin oluşturduğu moda ve
marka tüketmektedirler.
Tüm reklamcılar ve tüccarlar bunun bilincindedir. Zidan ve Ronaldo birer
dünya idolüdür. Erkek tenisçiler ve onların bayan meslektaşları sportif
magazinin ve skandal basının zevkini ve dedikodusunu oluşturmaktadır.
Formula 1 pilotları gözü pek, yiğit şövalyeleri, golfçüler ise centilmenliği
simgeliyor. Sponsorlar ve pazar ihtiyaçları için medyalaştırılmış sporlar,
sosyal değerlerden daha fazla para topluyorlar (1).
Spor toplum yaşamına çok değişik yollardan girerek bireyleri doğrudan ya
da dolaylı olarak kendisine bağımlı kılmış ve her zaman toplumun ilgisini
canlı tutmayı başarmış sosyal bir olgudur. Bu olgu toplum yaşamında belirli
görevler üstlenmektedir. Toplumun vazgeçilmez zevklerini, ihtiyaçlarını karşılayarak kendisine bağlayan bu olgu günümüz dünyasında büyük bir
toplumlar arası bağ olduğunu kabul ettirerek toplumları çok yakından
ilgilendiren, topluma ait belli davranışlar düşünceler, inançlar ve simgeler
geliştirmiştir.
Ekonomik Faktörler
Ekonomik açıdan küreselleşme ticaret, finansal akımların hızlanması,
teknoloji, bilgi ve hizmet üretiminin sınır tanımaksızın ve hiçbir engele
takılmaksızın uluslar arası hukuku aşıp uluslar üstü normlar çerçevesinde
gerçekleşmesidir (8).
Gelişmiş ülkelerde iç piyasaların doyması, özellikle 1970’lerdeki petrol krizi
sonrasında dış piyasalara açılma arayışı ile iktisadi faaliyetlerin hacimlerinin
artmış olması küreselleşme sürecini ortaya çıkartan ekonomik faktörlerden
bazılarını oluşturmaktadır.
Çok uluslu firmalar “yeni uluslararası iş bölümü” çerçevesinde, üretimi
bütün yerküreye yaymışlardır. Her gün finans piyasalarında büyük miktarlarda para, bir ülkeden başka ülkeye akmaktadır.
Ekonomik yönden bugün yeryüzündeki ülkelerin önemli bir kısmı birbiriyle
bütünleşmeye başlamıştır. Örneğin Tayland’da başlayan bir kriz, bütün
Asya’yı etkilediği gibi, bizi de etkileyebilmektedir. Ya da Rusya’da yaşanan
B. Atasoy & F. Ö. Kuter / Eğitim Fakültesi Dergisi XVIII (1), 2005, 11-22
19
bir krizin arkasından Türkiye’den bu ülkeye ihracat yapan bir çok firma
kapısına kilit vurmak zorunda kalabilmektedir. Bu da doğal olarak ülkeleri
kendi politikaları kadar, başka ülkelerin izlediği ekonomik ve siyasal
politikalar konusunda da duyarlı olmaya zorlamaktadır. Yani artık ülkelerin
iç işlerinde yaşadığı sorunlar ile dış ilişkilerindeki sorunlar arasındaki sınır
giderek silikleşmeye başlamıştır
Küreselleşme kelimesi; genişleyen uluslararası ticaret, sınırları aşan finansal
kaynak aktarımı, artan dış yatırımlar, büyüyen çok uluslu işletmeler ve ortak
girişimler anlamına gelmektedir. İktisatçı Richard Lipsey'e göre bir ekonominin küreselleşmesi "birçok bireysel ülke ekonomisindeki finansman ve
üretim sektörlerinin artan ölçülerde bütünleşmesi" olarak tanımlanmaktadır.
Dünyanın değişik ülkelerindeki fabrikalarından temin edilen parçaların nihai
montaj için bir başka ülkede toplanması ve üretim sürecinin değişik
aşamalarında finansmanın çeşitli ülkelerin sermaye piyasalarından sağlanması bu tanıma uygun bir örnek teşkil etmektedir. Bir Amerikalı General
Motors'dan Pontiac Le Mans satın aldığı zaman, farkında olmaksızın uluslar
arası bir işlemler bütününe girmiş olur. Araba için GM'ye ödenen 20.000
doların 6000 doları rutin işçilik ve montaj giderleri karşılığı olarak Güney
Kore'ye 3500 doları gelişmiş parçaların temin edildiği Japonya'ya, 1500
doları tasarım mühendisliği için Almanya'ya, 800 doları küçük parçalar için
Tayvan, Singapur ve Japonya'ya 500 doları reklam için İngiltere'ye, 100
doları bilgi işlem için İrlanda ve Barbados'a giderken kalan 8000 dolar da
Detroit'teki stratejistler, New York’taki banker ve avukatlar,
Washington'daki lobi faaliyeti yürütenler, ülke genelindeki sigortacı ve
bakımcılar ve çoğu ülke içinde yaşayan ancak artan sayılarda dış ülkelere
mensup hisse senedi sahipleri tarafından paylaşılır (13).
Sporda da buna benzer özellikle futboldan örnekler bulmak kolaydır. Günümüz futbol adamları ve futbolcularına baktığımız zaman aynı zincirin spor
alanında da uygulandığı görülür.
Ülkemizin yakından tanıdığı futbolcu Elvir Baliç: Spor hayatına ülkesi Saray
Bosna’da başladı. 1992 yılında Baliç Türkiye’yi ve Türk insanını ilk olarak
Bursaspor’da tanıdı. Bosna savaşı zamanında Bursa’ya yerleşti. Uzun yıllar
Bursaspor formasını giydi. Daha sonra 14.05.1998 yılında İstanbul
Fenerbahçe takımına transfer oldu. 1999 yılında İspanya’nın ünlü kulüplerinden Real Madrid’e transfer olup, 2001 yılı itibariyle İspanya’nın Rayo
Vallecano da futbol hayatını devam ettirdi. Günümüzde 2002-2003 sezonu
itibariyle Galatasaray’a transfer olup, bu kulüpte futbol yaşantısını sürdürdü.
Tabii tüm bu transferler esnasında yüklü miktarda transfer ve bonservis
ücretleri söz konusudur. Örneğin Fenerbahçe’nin Baliç’i Bursaspor’dan
B. Atasoy & F. Ö. Kuter / Eğitim Fakültesi Dergisi XVIII (1), 2005, 11-22
20
transferi için 9.000.000 $ Bursaspor Kulübü’ne bonservis ücreti ödenmiş,
Baliç’e ise 3.000.000 $ ödenmiştir. Alınan bu bonservis bedelleri, yine
kulüplerin altyapıları için; geriden gelen genç yetenekler, personel ve tesisler
için harcanmaktadır. Oluşan bu döngü ile dünya çapında trilyon dolarlara
varan inanılmaz bir pazar türemektedir.
Yine 2000-2001 yılları arasında ülkemizden yurt dışına transfer olan
futbolcularımızdan birkaç örnek vermek gerekirse: İtalya Ligi takımlarından
FC Inter’de forma giyen Hakan Şükür, İngiltere’nin Aston Villa takımında
oynayan Alpay Özalan, İspanya’nın Real Sociedad takımında ter döken
Tayfun Korkut ve Arif Erdem, İskoçya’nın Glasgow Rangers takımında
futbol yaşamını sürdüren Tugay Kerimoğlu, İspanya’nın Las Palmas
takımına transfer olan Oktay Derelioğlu ile İtalya Ligi takımlarından AC
Fiorentina ve Milanda teknik direktörlük yapmış olan Fatih Terim.
Basketbolcularımız Hidayet Türkoğlu- ABD’ye, İbrahim Kutluay –
Yunanistan’a ve bu gibi birçok ünlü spor adamı yüklü miktarlar karşılığında
uluslar arası alanda transfer olmakta ya da sezonluk kiralanmaktadır.
Profesyonel spor onu pratik edenler için bir oyun değildir. Onlar için ağır
ekonomik zorunlulukları olan bir işdir. Yaşam vergileri için bir kaynaktır.
Bu yüzden o kesintisiz ve zorunludur. Profesyonel sporun meydana gelişi ve
gelişimi tarihsel ve kaçınılmaz bir süreçtir, bu sadece piyasanın hükümdarlığına bağlı değil- aksine küresel ekonominin temel ayırt edilir noktası
olan, insanın en önemli doğal güdüsü, mükemmele özenişini içeriyor. İşte bu
yüzden müzik, tiyatro ve literatür varlıkları kendi yaratıcılıklarının gelişimi
sayesinde profesyonellerin elinde bir sanat halini aldılar. Spor da, kaçınılmaz
olarak onların yolundadır. Profesyonel spor pazar kurallarının güdümü
altındadır, burada para kazanma prensipleri hakimdir, rekorları kazanmak ise
ilk hedefi elde etmek için yalnızca bir araçtır. Bu yüzden spor, reklam, şov,
her zaman estetik olmayan bir gösteriye dönüştürülerek, tamamıyla
pazarlanıyor. Profesyonel spor, spor mesleklerindeki tanımları bile değiştirdi. Riskli ama yüksek getirisi olan bu alanlara parasal yatırım yapanlar ön
plana çıktı. Bunun içinde menajerler, borsa aracıları, spekülatörler, tamamıyla her iş alanını temsil eden kişiler mevcuttur. Spor gönüllüsü yok oldu.
Onun yerine, fazla pozitif tanımlamalara sahip olmayan bir sosyal grup
meydana geldi (9).
Spor kulüplerinin karşılaşmalarını her zaman destekleyen taraftar ve
izleyiciler ve medya organları özel olarak televizyon kanalları da sporcuların
ve kulüplerin kamuoyunda tanınmasına çalışan ve onların maddi gelirlerini
arttıran organlardır. Özel televizyon kanallarının ülkemizde de yaygınlaşması onları büyük bir müşteri niteliğine büründürmüştür. Sporun büyük
bir maddi sektör ve endüstri olmasını sağlamıştır. Futbol sektörü bütün
B. Atasoy & F. Ö. Kuter / Eğitim Fakültesi Dergisi XVIII (1), 2005, 11-22
21
dünyada 200 milyar dolarlık bir işlem hacmine ulaşmıştır. Sporun endüstri
ve gösteri yanını dikkate alan kulüpler kadrolarına estetik ve gösteri yönleriyle takıma olumlu katkısı olan oyuncular için çok büyük transfer ücretleri
ödemektedirler. Günümüzde gazetelerde en çok okunan sayfaların başında
spor sayfaları gelir. Gazeteler sporun yazılı olarak reklam ve tanıtımının
yapıldığı, kulüplerin ve oyuncuların kamuoyu tarafından yakından tanınması
ve sahiplenilmesini sağladığı organlardır (4).
Sporun ekonomik süjelerinden bir tanesi de sponsor kuruluşlardır. Sponsor
kuruluşlar kendi işletmelerinin reklamını yapmak amacıyla spor organizasyonlarının ya da belli spor kulübünün faaliyetini destekleyen veya bireysel sporcunun maliyetini üzerine alan kişi ya da kuruluşları anlatan bir
tanımdır. Sponsorluk, kurumsal ya da pazarlama amaçlarına yönelik, doğrudan medya kanallarını satın almadan gerçekleştirilen olay yada nedenler için
yapılan ticari bir yatırımdır. Sponsorluğun bir hayır işi olmadığını belirtmek
gerekir. Sponsorluk ticari bir yatırımdır. Sponsorluk ile kuruluşlar; kurum
imajını arttırma, marka farklılığı oluşturma, kurum hedeflerini desteklemeyi
amaçlarlar. Ayrıca spor, sponsor kuruluşlara kendilerinin ne olduklarını ve
ne yaptıklarını daha geniş kitlelere duyurma fırsatı yakalatır (4).
Bunların yanı sıra spor; seyircisi, basını, radyo-televizyonu, ürünleri ve
markalarıyla dünya sermayesinin önemli bir payını oluşturmaktadır. Spor
finansal harcamaları, katılımcıları ve seyircilerin sayısı, filmler, kitaplar,
spor ile ilgili karikatürler, harcanan süre, spor malzemeleri, spor dokümanları olarak belgelenebilir.
Sonuç
İnsanların yaradılış itibariyle sosyal bir varlık olmaları, onların grup
yaşantısını mecburi kılmaktadır. Spor kriteri de böyle bir yapı içerisinde,
genel olarak bir toplumun tüm hayat biçimi olarak ifade edebileceğimiz
sosyo-ekonomik, sosyo-kültürel yapı içinde insanların birbirleriyle olan
ilişkilerini belirlemektedir. Bu durum sporun ülkeler içerisindeki hayati
önemi açıklamaktadır.
Sporun kitleselleşmesi sürecinin İkinci Dünya Savaşı sonrasında hızlandığı
hatırlanacak olursa sporun, antropologların klasik konularından biri olan
"kültürel yayılma"nın en süratli örneklerinden biri olduğu söylenebilir. Bu
yayılma XIX. yüzyılın sonlarında ve İngiltere'den başlamış; spor buradan
diğer Batı ülkelerine ve üçüncü dünyaya doğru ilerlemiştir. Sporun süratli
yayılmasında kuşkusuz İngiltere'nin o dönemdeki endüstriyel ve emperyalist
gücünün payı büyüktür. Çünkü İngiltere o dönemde demokratik ve endüstriyel Batı dünyası için bir örnek, sömürgeleri açısından da bir otorite
durumundadır (5). Spordaki globalleşme eğilimleri arasında şunları sıralayabiliriz: Yeni spor
ekipmanlarının üretimi için Üçüncü Dünya ülkelerinin kullanılması. Uluslararası Olimpiyat Komitesi (İOC), Uluslararası Futbol Birlikleri Federasyonu
(FİFA), Uluslararası Amatör Atletizm Federasyonu (İAAF) gibi kuruluşların
dünya ülkelerindeki organizasyonları yönetmeleri ve mali olarak güçlenmeleri. Yabancı atlet ve sporcuların profesyonel takımlara transferleri. Uluslar
arası arenada sportif yarış ve başarıların, değişik yayınlar ve reklamlar yolu
ile tanıtılması. Tüm bunlar sporun küresel niteliklerini ilgilendiriyor.
Modern sporun kültürel yayılma sürecinden bağımsız ve toplumların iç dinamiklerinin ortaya çıkardığı özgün bir fenomen olmadığı görülmektedir. Böyle olsaydı evrensellik arz eden spor kurallarının mevcudiyeti söz konusu olamazdı. Sporun günümüzde, ulusal sınırları aşan kuralları ve bunun yanı sıra,
yönetim biçimi ya da ideolojisi ne olursa olsun herhangi bir ülkeyi dışlamayan kültürel yaygınlığı "sporun globalleşmesi" olgusunu ortaya koymaktadır
(5).
Dünyadaki kapitalist sistem sporun küreselleşmesini engellemez, çünkü spor
dikkatli ve kazançlı ilişkisi olduğu kapitalist firmalarla kaçınılmaz bir bağ
içerisindedir. Günümüz dünyasındaki yeni siyasi ve ekonomik küreselleşme,
spor alanının gelişmesi için uygun bir zemin oluşturmaktadır.
ÖZET
Günümüzde spor ve insan yaşamı birbirinden ayrılmaz hale gelmiştir.
Bu nedenle hangi yaşta olursa olsun, bilimsel temellere dayalı, bilinçli ve
sistemli yapılan spor, insanın tüm yaşamı boyunca sağlıklı, uyumlu, başarılı,
mutlu olmasında ve normal gücün yüksek tutulmasında önemli bir rol
oynamaktadır. Bu bağlamda, sporun yaygınlaştırılması gerekli görülmektedir.
Bir toplumda sporun yaygınlaştırılması, söz konusu özelliklerin bireylere
kazandırılmasının yanı sıra, üst düzeyde yarışmaya dayalı çalışmayı gerektiren ve evrensel kültür öğesi olarak değerlendirilen spor için de sağlam bir
temelin oluşmasına yardımcı olmaktadır.
Küresel bir olgu olarak spor, toplumların sosyo-ekonomik koşullara bağlı
olarak yaygınlık kazanmaktadır.
KAYNAKÇA
- BOURGAT M. “Tout savoir pour bien choisir le sport de votre enfant”-Favre 2001.
- ÇANKAYA. C.: Spor Tesisleri İşletmeciliği ve planlamacılık Ders Notları, Bursa, 2001.
- FİŞEK. K. (a) 100 Soruda Türkiye Spor Tarihi, Gerçek Yayınevi İstanbul; 1998
- GENÇ A D. “Spor Hukuku” Alfa Yayım Dağıtım- İstanbul 1998.
- İKİZLER H. C. Sporda Sosyal Bilimler – Alfa yayınevi. 2002.
- KILCİGİL. E. Sosyal Çevre-Spor İlişkileri, Bağıran Yayınevi, Ankara, 1985.
- . KORYÜREK C. “Atina- Atlanta 28 asırlık Olimpiyatlar tarihi, Arçelik yayınları, Delta yayın evi, 1996.
- NARLI ÖY. “Küreselleşme – mesih mi şeytan mı?” Bursa Tabip Odası Yayın Organı, Hekimce Bakış, sayı 53, 2002, Bursa.
- NİKOLOV İ. Bılgarska Olimpiyska Akademia “Godişnik 2001”, -GrafimaksSofia 2002.




Lig tv apk mı arıyorsunuz? Tıklayın: lig tv apk indir
YanıtlaSil